28 Mayıs 2010 Cuma

Bara Prata Lite ve Moodysson

Bugün bölümden bir arkadaşımla konuşurken konu kısa filmlere geldi, ona biraz Moodysson'dan ve Bara Prata Lite(aka Talk)'ten bahsettim. Bu blogu açmak ilk aklıma geldiğinde ilk yazımın bu film üzerine olacağını hiç düşünmemiştim. Sonuçta büyük bir Moodysson hayranı değilim. Tamam,Tillsammans şahanedir, Lilja 4ever, Fucking Amal da fena değildir ama bana çok hitap etmez Moodysson sineması. Ett Hall i Mitt Hjarta'yı da küstahça bulurum.

Moodysson'un beni en çok etkileyen filmi Bara Prata Lite'tir. Şuradan izleyin (aslında indirseniz daha iyi olur, filmlerin bulunabilen en kaliteli görüntü ile izlenmesi gerek bence)

İzlediyseniz devam edelim. Kuzeylilerin yalnızlığa bakışını seviyorum. Onların yalnızlığı bizim bireysellikten uzak toplumumuzdaki yalnızlığa hiç benzemiyor. Daha acımasız bir yalnızlık, özellikle belli bir yaşın üzerindekiler için. Filmdeki Birger de, yalnızlıktan muzdarip. Ve bu ızdırap, çok güzel yansıtılmış filmde, sonuçsuz kalan iletişim denemeleri, Birger'i giderek daha hastalıklı bir yaşama itmiş. 10 dakikada bunu anlatabilmek, ilk filmini çeken bir yönetmen için hatırı sayılır bir başarı.

Teknik açıdan da çok başarılı bulduğum bir filmdir Bara Prata Lite, ilk senaryosunu çekmeye koşa koşa giden birinin değil, ne yapacağını, nasıl anlatacağını bilen birinin elinden çıktığı belli filmin.

Filmin çok büyük bir handikapı da var aslında: Sonu... İzlediğinizi varsaydığım için aynen devam ediyorum. Genç sinemacıların sıklıkla düştüğü bir hataya düşerek, çarpıcı bir sonla bitirmek istemiş Moodysson. Veee, olmamış. Filmin dokunaklı yapısına çok uzak bir son, fazla iddialı, dikkat çekmek için yapılmış gibi duruyor. Kuzeyli genç sinemacılarda bir kaç kez rastladığım bir hata bu, oysa sade bir sonla çok daha iyi bir film olabilirdi. Burada bir parantez açmam gerek, elbette ki filmin asıl amacı o son sahne olabilir, yani ilk önce filmin final sahnesi gelmiştir aklına, sonra ön kısmını doldurmuştur, o zaman söyleyecek bir şeyim yok. Var aslında, eğer öyleyse film hakkında söylediğim bütün iyi şeyleri unutun:)

Sonuç olarak, bir kısa film, hem de ilk kısa film olarak değerlendirdiğimde ben Bara Prata Lite'i genel kanının aksine oldukça başarılı buluyorum.

Merhaba

Uzun zamandır aklımdaydı, bir sinema blog'u açmak. Ama yoğun ders programımdan kalan zamandan bu işe ayırmak mümkün olmadı bugüne kadar. Final haftası öncesini buldum blog yazmaya başlayacak :) Hep merak etmişimdir: Neden final haftasında öğrencilerin sanatsal yaratıcılıkları, entelektüel faaliyetleri tavan yapar?

Investments çalışmaktan daha eğlenceli olduğu için sanırım...

Neyse, bu akşam bir şeyler yazacağım, sonra bir süre yokum, ama yaz ayları süresince burdayım. Blogun formatı şöyle; eski filmler hakkında aklıma ne gelirse yazacağım...
Neden eski filmler derseniz, sinemayı güncel olarak takip eden biri değilim aslında, festivaller haricinde sinemaya da çok sık gitmem. Filmleri çıktıkları gibi izlemek adetim değildir, bir kaç istisnası var elbette, yönetmene göre muamele de diyebiliriz.

Bir de finans blogum var, sanat faaliyetlerinden arta kalan zamanda vahşi kapitalizme hizmet etmeyi seviyorum:)